İstanbul sadece Türkiye’nin değil tüm dünyanın da göz bebeği şehirlerinden birisi olarak dikkat çekiyor. İstanbul’un hem tarihi hem de farklı Dinler tarafından önemi çok dikkat çekiyor. İstanbul hakkında tüm dünya insanları farklı sorular soruyorlar bu sorulardan olan İstanbul’un en muhafazakar ilçesi hangisi? Gibi soruların cevaplarına haberimiz içerisinde ulaşabilirsiniz.
İstanbul’un en muhafazakar ilçesi hangisi?
İstanbul, 1453 yılında Fatih Sultan Mehmet’in başarıyla gerçekleştirdiği fetih sonucunda 1923 yılına dek Osmanlı İmparatorluğu’nun yönetim merkezi olmuştur. Osmanlı zamanında ilmin, kültürün ve sanatın geliştiği İstanbul; farklı din ve inançlara sahip insanların bir arada barış içinde yaşadığı harika bir şehir haline gelmiştir.
İstanbul surlarını yıkmak için Fatih Sultan Mehmet’in kullandığı devasa toplar, dünya savaş tarihinde bir ilktir. Şehri fetheden Osmanlı İmparatorluğu, başkentini buraya nakletmiş, şehrin imarı için boş ve yıkık yerlere çeşitli bölgelerden göçmen yerleştirmiştir. Şehrin eski sakinlerine din ve sosyal konularda özgürlük ve hak verilerek, hayatlarını devam ettirmelerine imkan tanınmıştır. Fethin üzerinden yüz yıl geçtikten sonra ise Türk Sanatı şehre hükmetmiş, kubbe ve minareler şehrin görünümünü belirlemiştir.
İstanbul, 29 Mayıs 1453’te Osmanlı Devleti’nin egemenliğine girdikten sonra 1459’da farklı etnik gruplara sahip dört bölgeye bölünmüştür. 16. yüzyılda dünyanın en büyük ve önemli kentlerinden biri haline gelen İstanbul, 14 Eylül 1509’da Küçük Kıyamet olarak bilinen depremde büyük hasar almıştır. Bu felaketin ardından II. Beyazıt’ın emriyle 80 bin kişilik bir iş gücüyle yeniden inşa edilen İstanbul, tarihteki rolünü korumaya devam etmiştir.
İstanbul, 1520-1566 yılları arasında Kanuni Sultan Süleyman’ın hükümdarlığı döneminde pek çok değerli yapıya sahip olmuş ve günümüzde de varlığını sürdüren bir şehir planı oluşturmuştur. Osmanlı padişahlarının 16. yüzyıldan sonra Halife unvanını almasıyla birlikte İstanbul, sadece İslam dünyasının değil, farklı din ve kültürlerden insanların da yaşadığı bir “Dünya Başkenti” konumuna gelmiştir.
İstanbul, Osmanlı Devleti’nin başkenti olarak tarihte pek çok önemli olaya tanıklık etmiştir. 1718-1730 yılları arasında sadrazam olan Nevşehirli Damat İbrahim Paşa’nın yönettiği Lale Devri’nde, şehirde itfaiye, matbaa ve fabrika gibi yenilikler yapılmıştır. 1839’da Gülhane Hatt-ı Hümayunu’nun ilanıyla Tanzimat Dönemi başlamış ve İstanbul’da hukuk, eğitim ve ulaşım alanlarında reformlar gerçekleştirilmiştir.
1876’da I. Meşrutiyet ve 1908’de II. Meşrutiyet’in ilan edilmesiyle Osmanlı Devleti’nde siyasi ve sosyal değişimler yaşanmıştır. Bu değişimler sonucunda 1909’da İstanbul’da ilk Vilayet kurulmuştur.
İstanbul, I. Dünya Savaşı sonrasında 13 Kasım 1918 tarihinde İtilaf Devletleri’nin donanması tarafından işgal edilmişti. 6 Ekim 1923’te işgalden kurtulan şehir, 29 Ekim 1923’te Türkiye Cumhuriyeti’nin ilan edilmesiyle birlikte başkent olmaktan çıkmıştı. Ancak İstanbul’un değeri bundan etkilenmemiş, yüzyıllardır pek çok uygarlığa ev sahipliği yapmış olan şehir, tarihî ve kültürel mirasını koruyarak günümüze ulaşmıştı.
İstanbul’un tarihi çok derin ve geniş tarih boyunca farklı medeniyetlere ve imparatorluklara ev sahipliği yapan İstanbul hakkında sık sık sorulan sorulardan birisi de İstanbul’un en muhafazakar ilçesi hangisi? Sorusu, bu soruya cevap vermek için yürüttüğümüz anket çalışmaları sonucnda İstanbul’un muhafazakar ilçesi olarak karşımıza Sultanbeyli ilçesi çıkıyor.
Öncelikle İstanbul’da bulunan cami sayılarını inceledik:
İstanbul Müftülüğünün verilerine göre ilçelerdeki cami sayıları şöyle:
Ayhan Bora Kaplan nerede yakalandı? Ayhan Bora Kaplan’ın yakalanma anı görüntüleri izle
Adalar 9
Arnavutköy 129
Ataşehir 69
Avcılar 61
Bağcılar 90
Bahçelievler 70
Bakırköy 36
Başakşehir 116
Bayrampaşa 60
Beykoz 136
Beylikdüzü 47
Beyoğlu 98
Büyükçekmece 64
Beşiktaş 41
Çatalca 63
Çekmeköy 45
Esenler 49
Esenyurt 81
Eyüpsultan 124
Fatih 343
Gaziosmanpaşa 76
Güngören 46
Kadıköy 65
Kağıthane 81
Kartal 81
Küçükçekmece 100
Maltepe 81
Pendik 143
Sancaktepe 72
Sarıyer 109
Silivri 61
Sultanbeyli 112
Sultangazi 68
Şile 106
Şişli 56
Tuzla 69
Ümraniye 142
Üsküdar 192
Zeytinburnu 78
Sultanbeyli ilçesi nüfus ve camii sayısı oranında yüksek sıralarda yer alıyor. Ayrıca Sultanbeyli ilçesinde uzun yıllardır hakim olan siyasi görüşde muhafazakarlık kavramına yakın olunduğunun bir göstergesi olarak karşımıza çıkıyor.
Sultanbeyli İlçesi
Sultanbeyli’nin tarihi, Roma ve Bizans imparatorluklarına kadar uzanmaktadır. Bu dönemde, Üsküdar’dan Gebze’ye kadar olan bölgenin Tekfurluk yani mülki idare merkezi olmuştur. Sultanbeyli ilçesinin sınırları içerisinde bulunan, tarihi Aydos kenti ve kalesiyle, Sultanbeyliği ovası civarındaki yerleşim yerleri, antik çağ ve sonrasında, kavimler yolu üzerinde önemli bir ara istasyon durumundaydı.
Stratejik konumu nedeniyle, ortaçağda ve sonrasında uzun bir süre bu merkez olma niteliğini koruyacaktı. Sultanbeyli, Asya-Anadolu tarafıyla, İstanbul-Avrupa arasındaki ana ulaşım yolu (bugünkü Fatih Bulvarı yani tarihi Bağdat caddesi) bu bölgeden geçtiğinden, bütün askeri ve sivil ulaşım açısından büyük önem taşımaktaydı.
İstanbul ile Anadolu arasındaki bağlantı yolu üzerinde olması nedeniyle, fetihten önce İstanbul’a sefer düzenleyen Türk orduları için hayati bir öneme sahipti. İstanbul’a ulaşmak için bu yolu kontrol altına almak gerekiyordu. Diğer taraftan, Anadolu yönünden savaşa hazırlanan Bizans ordusu da bu yolu kullanarak İstanbul’a ulaşıyordu. Bu nedenle, yol hem Türk hem de Bizans ordusu için stratejik bir öneme sahipti.
1328 yılında, Orhan Gazi’nin emriyle Akça Koca, Konur Alp ve Abdurrahman Gazi komutasındaki Osmanlı ordusu, İstanbul’un fethine giden yolda önemli bir stratejik konuma sahip olan Sultanbeyli’yi fethetmiştir.
Orhan Gazi’nin emriyle Akça Koca, Konur Alp ve Abdurrahman Gazi komutasındaki Osmanlı ordusu, 1328 yılında Sultanbeyli’deki Aydos Kalesi’ni kuşatmaya başladı. Kalenin tekfurunun kızı, kuşatma sürerken rüyasında önce Hz. Muhammed’i, sonra da kendisini düştüğü kuyudan kurtaran kişinin Osmanlı akıncılarının başındaki kişi olduğunu gördü. Rüyalarından gerçeği kavrayan kız, Osmanlılara bir mektup yazarak kalenin teslim edilmesine yardımcı oldu.
Kalenin teslim edilmesinin ardından tekfurun kızı, rüyasında gördüğü Osmanlı akıncı beyi Abdurrahman Gazi ile evlendi. Bu evlilik, Osmanlıların genişleme alanındaki diğer etnik unsurlarla sıhriyet hısımlığı kurma konusundaki hoşgörülü yaklaşımlarının bir göstergesiydi. Bu evlilik kritik bir önem taşıyordu.
Aydos Kalesi, İzmit’ten İstanbul’a giden yolun üzerinde, bölgenin en önemli kalelerinden biriydi. Kervanların yol güvenliğini sağlamak ve düşman saldırılarına karşı savunma yapmak için inşa edilmişti. Kale, Bizans İmparatorluğu döneminden kalma bir yapıydı ve Türklerin İstanbul’u fethetmesiyle birlikte stratejik önemini yitirdi.
Abdurrahman Gazi’nin gerçek kabri, komşumuz Sancaktepe ilçesi sınırları içerisindedir. Söğüt’te Ertuğrul Gazi türbesinin yanındaki temsili kabrine ise ziyaretçiler ziyaret etmektedir. Sultanbeyli’deki arazilerin büyük bir kısmı, Padişahın kız kardeşi Cemile Sultan’a aitti. Ancak, 22 Şubat 1893 tarihinde bu araziler, Osmanlı Devletinin Bahriye Nazırı Hasan Hüsnü Paşa’ya satılmıştır.
O dönemde arazilerin sahibi olan Frans Flipson, Musevilerin buraya iskân edilmesine karşı çıkmış ve hatta bu göçmenlerin bir an önce buradan ayrılmaları için hükümete müracaat etmiştir. Birinci dünya savaşı sırasında bu Musevi göçmenler, hükümetten kendilerine tanınan fırsatı değerlendirerek Batı Avrupa ve Amerika’ya göç etmişlerdir.
Flipson’un ölümünden sonra, varisleri Sultanbeyli arazilerini bugünkü hissedarlara sattı. Bununla birlikte, 1945’te Bulgaristan’dan gelen göçmenlerin bir kısmı, hükümet tarafından 7500 dönümlük arazi istimlak edilerek Sultanbeyli’ye yerleştirildi.
Sultanbeyli, 1957 yılında İstanbul’un Anadolu yakasında kuruldu. Köy, eski Ankara-İstanbul Yolu’nun üzerinde yer alıyor ve kısa sürede bir yerleşim merkezi haline geldi. Ancak, orman idaresinin Sultanbeyli’ye tahdit koyması ve idare ile hissedarlar arasındaki davanın devam etmesi, arazi sahiplerinin hisselerini satmasının önünde bir engel oluşturdu.
Bu nedenle, satışlar ilk başta gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi ile, daha sonra köy ihtiyar heyetinin tasdik ettiği senetlerle ve en son dönemde de el senetleri ile gerçekleştirildi. TEM Otoyolu’nun inşası, Sultanbeyli köyünü cazip hale getirdi. 1985-1987 yılları arasında, otoyolun yanı sıra yeni konutlar, işyerleri ve alışveriş merkezleri inşa edildi. Bu hızlı yapılaşma, Sultanbeyli’nin günümüzdeki haline ulaşmasına neden oldu.
31 Aralık 1987 tarihinde, Sultanbeyli köyünde belediye kurulması kararı alındı. Ancak ilk belediye seçimleri 26 Aralık 1989 yılında yapıldı. 1992 yılında da Sultanbeyli, nüfusunun artması ve gelişmesinin devam etmesi üzerine ilçe oldu.
Kaynak: Enes Kocatürk